THI MATHI PESTUS MATHIUS NEXUS LOOKENT

THI MATHI PESTUS MATHIUS NEXUS LOOKENT

14 Ocak 2012 Cumartesi

Hem Okudum Hemi de Yazdım



Bizim gönül adamı Cemal Gülas, kentlerin ve insanlığın karmaşasından daralıp, kendini dağlara vurur. 25 yıl önce Hürriyet Gazetesi’nde çalışırken, babası Hasan Gülas’tan duyup, dinleyip, çektiği resimlerden tanıdık Çamlı Hemşin’i, Palovit Ormanları’nı, İkizdere, Kalkandere, Kaçkarları… Cemal önce buraların rehberliğine soyundu… Sonra yüreğinin götürdüğü her yere gitti, Himalaya’lara, kutuplara gidip, oraları görüntüledi ve Atlas dergisine yazdı, belgesel filmler yaptı. Cemal çok şey yaptı da, Türkiye’nin çoğu onu yaptıklarının tamamından değil, ayı Datvi’ye yaptığı babalıktan tanıdı… Küçücük bir kesitle… Oysa Cemal İstanbul’da grip olsa, soluğu Kaçkarlarda alıp, buzlu krater gölünde yüzerek hastalığını ve ruhunu tedavi eden adamdır… Kimseler pek bilmez bu yönünü…
Cemal şimdi o yaylalarda bir ev yaptı… Huzurla teknolojinin birleştiği bir ev. Fotograf ve filmlerinden oluşturduğu arşivi, o evdeki teknoloji merkezinde arşivliyor. Dünyanın en zengin florasına sahip dağlarında karmaşadan uzak ama dünyayla içiçe yaşıyor. Ben ne zaman yazdıklarımı Facebook notlarında paylaşsam, Cemal hemen oradan bir yorum yapar… Kitap yaz der bana, kitap yaz…

ORHAN PAMUK'UN KİFAYETSİZLİĞİ...


Ben aslında kitap değil, kitaplar yazdım… Ama bu ülkede karın doyurmuyor be Cemal’im… Ya Orhan Pamuk gibi ülkeni satıp uşaklık yapacaksın para kazanmak için… Uşaklığın ödülü olarak Nobel alacaksın ve para kazanacaksın ya da yazacaksın ve aç kalacaksın… Yayınevleri ve korsanlar kazanacak, sen yazdığınla kalacaksın…
Orhan Pamuk’un kifayetsizliğine bir başka yazıda değinirim. Aldığı Nobel Ödülü’nü çevirmenleriyle paylaşması lazım. Ne dediğimin daha iyi anlaşılması için Orhan Pamuk’un yabancı bir dile çevrilmiş kitabını yeniden türkçeye çevirin, geriye ne kadar Orhan Pamuk kalıyor görün.
Gelelim benim okuma ve yazma hikâyeme…
Anneannemin ruhu şad olsun… Ben okuma yazmayı onun sayesinde 3 yaşında söktüm. Yolda bulduğum her kâğıt parçasını, gördüğüm her tabelayı okudum… 6 yaşında Kireçburnu Şükrü Naili Paşa İlkokulu'na başladım… Okulun ikinci günü özel bir sınava tabi tutuldum, hemen ikinci sınıfa alındım. Kışlık evimizin bulunduğu Cağaloğlu’nda Büyük Reşit Paşa İlkokulu’na giderken, okulun seçimiyle Emniyet Sandığı’nın açtığı güzel yarışmasında 8 yaşındayken ödül olarak bir büyük paket şamfıstıklı Damak çikolata kazandım. 10 yaşında Saint Joseph’e başladım, defterlerime yazmaya devam ettim. Ergenlikte erotizm yazdım, biraz daha büyüdüm siyasi fikirlerimi yazdım, aşkı yazdım. Sonra gazetede, dergide yazmaya başladım… Filoloji yıllarında çevirmenlik de yapmaya başladım. Gosciny’nin çezgi romanlarını türkçeleştirdim, Tarao’ları, Şimşek Süvari’leri, Smurf’leri, Yallah Fettah’ları çevirdim.

"ADİLE TEYZE VE PITIRCIK..."


Adile Teyze’yi bir ben yazardım, bir de Azize Bergin… Nereden yazsın ilkokul mezunu Adile Teyze onca yazıyı… Sonra Kelebek Yayınları için Gosciny’nin Pıtırcık serisinin çevirilerini yaptım.. Yaramaz Küçük Nicholas gibi çocuk kitaplarını çevirdim.
Gazeteciliği bırakıp, reklam yazarlığına geçince yine durmadım, çeviriler yapmaya devam ettim. Junior metin yazarı iken kazandığım para ailemi geçindirmeye yetmiyordu. Eve bir elektrikli daktilo alıp, ek iş yapmaya başladım. UYM yayınları için Fransızca'dan Türkçe'ye zayıflama kitapları çevirdim. Eşim uyumaya gittikten sonra, mutfak masasına yerleşip, sabaha kadar çeviriler yapardım. Tavşan yemeyen Türk milletinin nasıl olup da hardallı tavşan yiyerekzayıflayabileceğini sorgulayarak sinir olur, yayınevinin “ne görüyorsan öyle çevir” talimatı aklıma geldikçe de sinirim iki katına çıkar ve hıncımı buzdolabındaki yiyeceklerden çıkararak çeviri yapmaya devam ederdim. İsviçreli Bir Ev Hanımının İnanılmaz Buluşu, Zayıflatıcı Besinler, Demis Roussos Nasıl 30 Kilo Verdi gibi içeriği aptalca ama çok satan 8 kitabı çevirip, her kitapta 5 kilo olmak üzere toplam 40 kilo aldım. “How You Stop Smoking in 5 Days” adlı kitabın çevirisini de tamamlayınca sigara tüketimim iki katına çıkmıştı. Çeviriyi bu noktada bıraktım.
Sonra yine yazdım… Reklam yazdım… Marketing üzerine yazdım... Büşah Gencer’in teklifiyle Fenerbahçe yazmaya başladım… Kimini profesyonelce, kimini amatörce…

Şimdiyse hayatı,ilişkileri, insanı sorgulayan yazılar yazmayı seviyorum. Bir de yemek üzerine yazmayı… Karnımı değilse bile ruhumu doyuran yazılar…
Kısacası, hem okudum, hemi de yazdım sevgili Cemal… Ama bu şarkının ikinci mısraı da geçerli benim için… Yalan dünyadan da bezdim…

1 yorum:

  1. Hem okuyup hemi de yazanların yalan dünyadan bezmeye hakları yoktur sevgili Ümit..Senin gibi, kendin gibi, yazıların bizlerin de ruhlarını doyuracak daha dur bakalım!!Yaratmak mühimdir çünki..Bilirim, doğruların, çok bilenlerin kaderidir yazlnızlık..Hani derler ya, kargalar sürüyle, kartallar yalnız uçarlar diye.Herşey paylaşmakla kaimdir he, diye diye şizofren oldu Nobel ödüllü Jahn Nash abi!!Bilirimlki sen, Neşet Ertaş sahnede Bozlak ve Blues 'u nasıl yorumlardı acep diye düşünen bir abdal'sın..Ve Eflatun'un yılın moda rengi olmadığını bilen!!İçinde güzel melodiler olan bir şarkısın sen...Hayatında hep renkler yaratmaya çalışmış, bazan bilinmeyen renklerii bazan bilinmeyen notaları...Birisin sen...Gökkuşağı gibi..Akar su gibi...Yolun açık olsun hep..Hadi bekliyoruz ruhumuz doysun diye yazılarını..Sevgimle, NİLÜFER

    YanıtlaSil