THI MATHI PESTUS MATHIUS NEXUS LOOKENT

THI MATHI PESTUS MATHIUS NEXUS LOOKENT

14 Ocak 2012 Cumartesi

Salı Pazarı



Kadıköylü olmayan pek bilmez: Kadıköy adını antik kent Kalkhdon’dan alır. Bugün Kurbağalıdere diye bilinen dere de Kalkhedon’un antik limanını oluşturur. Bizim mabedin de bulunduğu bölge aslında Kuşdili çayırıdır. Derenin bir yanında Şükrü Saraçoğlu, diğer yanında ise 50.000 metrekare alanlı Salı Pazarı yer alırdı. Arkeologlara göre bu antik bölgede çok değerli, 8000 yıllık hazine bulunmaktadır ancak tarihin gün yüzüne çıkarılmasına izin verilmemiştir. Bölge SİT alanı olmasına ve özel kanunlarla korunmasına rağmen belediye burada dev bir alışveriş ve eğlence merkezi, kısaca rant elde etmek istiyor.

1930 yılından beri Kuşdili Çayırı’nda İstanbul’un en renkli, en bol çeşitli pazarlarından biri olan Salı Pazarı kurulurdu. 


 “Eski Kuşdili Çayırı”, 1981 yılında Bölge Koruma Kurulu tarafından doğal sit alanı ilan edilmişti. Bu karar yapılaşmayı engelliyordu. Yapılaşmanın önünü ise, Koruma Kurulu’nun alabileceği yeni bir karar açabilecekti. Belediye bu amaçla ilk kez 2002’de 2 Nolu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’na başvurdu. Belediyenin getirdiği “Kuşdili Çayırı ve Çevresi Projesi” kurul tarafından beğenildi. Ancak projeyi sunan belediyenin yerine getirmesi gereken daha önemli bir şey daha vardı: Söz konusu yer bir sit alanı olduğu için, bölgeye özel bir “koruma amaçlı imar planı” yapılması gerekiyordu.

Proje, 2007’de Mimar Hakan Kıran ve ekibi tarafından yeniden yapıldı. Kıran’ın çizdiği projede, alanın ortasında dev bir çadır içinde toplanan 1140 satış noktasının bulunduğu bir alışveriş merkezi ve bunun ortasında da 90 metre yüksekliğe sahip bir kule yer alıyordu. Proje 13 Haziran 2007’de Koruma Kurulu’na, Hakan Kıran’ın da katılımıyla sunuldu. Ancak tüm tartışmalara rağmen yine onaylanmadı.

Derken kurulun yapısı ve müdürü atamalarla değişti. İddiaya göre kurul içinde Belediye’ye yakın üyelerin sayısı arttı. Ve Hakan Kıran’ın projesi 18 Temmuz 2007’deki toplantıda yeni imar planlarıyla birlikte kabul edildi.

Belediye aldığı bir kararla 2008 yılında bu pazarı Hasanpaşa’ya taşıdı. Boşalan alanı da iktidara yakınlığıyla bilinen Emrullah Turanlı’nın Taşyapı firmasına ihaleyle vermek istedi.  “Kuşdili Çayırı Sabit Pazar, Kültür ve Rekreasyon Merkezi Kentsel Tasarım Projesi” adı altında gerçekleştirilmek istenen ve 3 milyar dolarlık değeri bulunan projenin ikinci aşaması ise Fenerbahçe’nin mabedi Şükrü Saraçoğlu Stadı’nı da kapsıyordu.

İddialara göre arkasındaki güce güvenen Taşyapı, Toki’den alınacak bir arazi üzerinde Fenerbahçe’ye 100.000 kişilik bir stad inşa etmeyi, bunun karşılığında da mevcut stadın projeye dahil edilmesini önerdi. Yine iddialara göre şu an içeride bulunan üç yönetici yani Aziz Yıldırım, İlhan Ekşioğlu ve Şekip Mosturoğlu tarafından bu öneri şiddetle reddedildi. Ve yine iddialara göre Aziz Yıldırım Nisan 2011 tarihinde Fenerbahçe medyasının yöneticilerine stadın arazisinin tapularının devlete değil, Fenerbahçe Kulübü’ne ait olduğuna ilişkin, Serkan Acar tarafından bulunan ve korunan belgelerin yayınlanması talimatını verdi. Bu belgeler Fenerbahçe Gazetesi’nin 89. Sayısında 10. Sayfada yayınlandı.

Bugün 20 Eylül 2011 Salı. Fenerbahçe’nin, Kadıköy’ün, Türkiye’nin tarihinde çok önemli bir gün. Dünyada ilk kez bir futbol maçının seyircileri tamamen kadınlardan ve çocuklardan oluşuyor. Birilerinin sadece Salı pazarından alışveriş yapar sandığı kadınlar, bugün Fenerium’lara hücum ettiler, yılın en trend kıyafeti yerine en asil giysilerini aldılar. Bugün Bağdat Caddesi’nin, Kadıköy’ün sokaklarında Fenerbahçe forması giymiş, akın akın stada giden kadınlar vardı. Bugün kocalarıyla, babalarıyla, kardeşleriyle, sevgilileriyle kenetlenmiş, bütünleşmiş çağdaş kadınların günüydü. Bugün haksızlığa karşı direnen, dünyaya örnek olacak kadınların günüydü. Ve bunu dünyada ilk kez olarak Türk kadınları, Fenerbahçeli kadınlar yaptı.

Kendini kulüp sananların en fanatik seyircileri bile 30.000 kişiyi bir araya getiremezken, Fenerbahçe sadece kadın ve çocuklarıyla koskoca stadı doldurdu. Bu büyüklüğü, bu önlenemez sevgiyi göremeyenler, yüzyıllık bir kulübü yıkmak isteyenler, bugün Fenerbahçe’nin büyüklüğü ve gücü karşısında ezildiler.

Manisa maçının skorunun hiçbir önemi yok. Kimin oynadığının, nasıl oynadığının da önemi yok.  Çünkü 20 Eylül 2011 günü, kadınıyla, erkeğiyle, çocuğuyla Kurtuluş Savaşı destanı yazar gibi tarih yazan büyük Fenerbahçe’nin Günü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder